schumann rezonansi MESELESİ
Sosyal medya “klişeleri” serimizde bugün Schumann Rezonansı meselesine bakalım.
Aslında buna Schumann Rezonansı değil, “Schumann Rezonansları” adı verilir çünkü bu sabit bir değer değildir. Birçok farklı Hertz değeri vardır. Temel değeri 7.83 Hz olan bu çok alçak frekanslı elektromanyetik dalgalar dünya yüzeyi ile iyonosferin en yoğun katmanı arasındaki kapalı sistemde hareket ederler. Bir cam şişe gibi düşünün, onun gibi kapalı bir sistem içinde, zaman zaman farklı değerlere ulaşır. Schumann Frekansı'nda dalgalanmalara ve tetiklenmelere sebep olan iki ana etmen;
1) Atmosferik etmenler (şimşek, yıldırım vb. elektriksel aktivite)
2) Güneş radyasyonu (Dünyaya çarpan bölümlerde iyonosfer yoğunlaşır. O kapalı devre sistem daralır, değerler değişir. Gece güneş radyasyonu azaldığında, dünyanın o bölümündeki iyonosfer tabakası incelir. Cam şişe benzetmesi yaptığımız alan genişler, aktivite düşer vb.)
Schumann rezonansları 3 ila 69 Hz arasında ölçülür. Tipik ölçüm değerleri, 7.83 Hz, 14.3, 20.8, 27.3 ve 33.8 Hz.'dir. Bunların hepsi Schumann rezonans değerlerine dahildir. Bu değerler dizisi gezegenin boyutlarıyla alakalıdır. Yani iyonosferi olan ve dünyadan çok daha büyük bir gezegende bu kapalı devre sistem daha geniş olacağından, değerler de daha farklı olacaktır.
Şunu söylemek istiyorum. Schumann Rezonanslarındaki sıçramalarla dünyadaki titreşimsel değişimleri ya da bilinç yükselişini irtibatlandırmak bize sağlıklı bir sonuç vermez. Bu da yine bir Anglosakson klişesidir.
Peki maddesel, ruhsal ve bilinçsel olarak büyük bir dönüşüm dönemine girmedik mi? ELBETTE GİRDİK.
Titreşimsel durumlarda değişiklik yok mu? ELBETTE VAR.
Ancak bizim cihazlarımız, dünya maddesinin ve bunun en süptil, en akışkan uzantısı olan dünya spatyomunun, ayrıca tüm enerjetik bedenleriyle birlikte insan varlığının vibrasyonel karakterindeki değişimleri ölçebilecek kapasiteye sahip değildir.
Değişimi ancak gözlem yoluyla ve sonuçlara bakarak anlayabiliriz. Devre sonuna doğru zaman enerjisi yoğunlaşır, buna bağlı olarak hız ve titreşim artar ve bu iki sonuç doğurur.
Birincisi; “tekamül ettirici” ve “ayıklayıcı” olayların periyodu sıklaşır, şiddeti artar. İkincisi, titreşimi artan maddenin ve bilincin, tesirlere yanıt verme ve tesir yayma kudreti artar. Bu ne demektir? Tezahür ettirme, oluşturma gücü artar. Yani eskiden yıllarca çaba göstererek oluşturduğunuz bir realiteyi (Varlıksal İradelerin Çelişmezliği İlkesine aykırı olmamak kaydıyla) şimdi çok daha hızlı gerçekleştirebilirsiniz. Hız artınca bilinç ve madde arasındaki tesir-alışverişi de yükselir. Sebeç-sonuç zincirinin gerçekleşme hızı da artar.
Şu anda yaşanan da budur.
Sevgiyle,
E.K.
Yorum Yaz